Önemli Günler

AZİZİYE DESTANI

93 HARBİ VE AZİZİYE ZAFERİ

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan en büyük ve önemli savaşlardan olan 93 Harbi, Nisan 1877’de başlamış ve Ocak 1878’de sona ermiştir. Balkanlar ve Doğu Anadolu’da gerçekleşen bu savaşın en önemli zaferlerinden birisi, Erzurum şehrinin doğusundaki Aziziye Tabyası’nda kazanılmıştır. Doğu Cephesi’nde Ardahan, Bayezit ve Kars’ı ele geçiren ve Aziziye önlerine kadar gelen Rus Ordusu, bu tabyanın doğusundaki Deveboynu Geçidi’nde bir kez daha başarı kazandıktan sonra, 8-9 Kasım gecesi, Aziziye Tabyası’na bir gece baskını düzenlemiştir. Civardaki bazı köylerde yaşayan Ermenilerin kılavuzluğunda Aziziye’deki kışlaya baskın yapan düşman kuvvetleri, uykudaki 500’e yakın Türk askerini şehit etmiştir. 1. Numaralı Aziziye Tabyası’nda bulunan Kumandan Bahri Bey’in karşı saldırıya geçmesi üzerine meydana gelen gürültü Erzurum şehrinde duyulunca, Ayaspaşa Müezzini Abdullah Efendi’nin minareye çıkarak:“-Ey Ümmeti Muhammet! Aziziye tabyasına düşman girmiş, Eli silah tutan, dinini milletini seven oraya koşsun.”

Nidası üzerine, şehrin diğer minarelerinde de benzer bir manzara yaşanmıştır. Bunun üzerine Erzurum ahalisi, ellerine geçirdikleri yatağanlar, baltalar, satırlar ve oraklarla Aziziye’ye doğru koşmaya başlamıştır.
Bu arada şehirde bulunan Ordu Komutanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa da, derhal Aziziye’ye yardıma koşmuştur. Böylece asker ile milletin sırt sırta ve kahramanca mücadelesi ile Aziziye Tabyası tekrar geri alınmıştır.

Aziziye Savaşı’nın kazanılmasında Nene Hatun ve diğer kadın kahramanların önemli bir rolü vardır. Aziziye kahramanları arasında yer alan Yaşar Baba, 23 Aralık 1937’de Doğu Gazetesi Muhabirine Aziziye’yi şöyle anlatmıştı:

«Kadınlar bizden daha yavuz çıkmışlardı. Topdağı’nın eteğinde birikmişler, yanlarına su, ekmek, balta almışlardı. Düşman Aziziye Tabyası’nın gerisinde toplanmıştı. Kadınlar bize bağırıyorlardı:

Hey gidi… Erkekler hey… Irzımızdan olacağımıza ölürüz be… Böyle yaşamaktansa ölmek bin kat iyidir. Siz gitmezseniz, Moskofun üzerine biz hücum edeceğiz.

Topdağı’nın eteğinde mahşeri bir kalabalık hasıl olmuştu. Allah’ını, dinini, memleketini seven eline bir bıçak, keser, balta geçirmiş, oraya gelmişti. Kadınlar bar bar bağırıyorlardı:

-Handin erler, hücum edin, korkuyorsanız önden biz gidelim. Bakın biz kadınlığımız ile cesuruz.

Şafağın sökmesine iki saat vardı. Aziziye Tabyası’nı işgal eden düşman, dışarıya kurşun atıyordu.

Nihayet kapıya geldik, dayandık. Allah’tan olacak, kapıya yüklendik, kol demiri kalktı, daldık içeri…

Biz kalenin içine girdiğimiz zaman o manzarayı görmeli idin, bütün neferlerimiz arkadan süngülenmişlerdi, kanlar pıhtılaşmış, kafatasları yarılmıştı.

Artık elimizdeki süngüleri nerelere sokup çıkardığımızın farkında değildik. Hele aslan gibi askerlerimizin kahpece şehit edilmeleri bize çok dokunmuştu. İşte orası mahşere döndü.

Bir aralık gözüm Rus paşasına ilişti. Elinde yamçı kumanda veriyordu. O sırada onun da üzerine bizim kahraman Topal Gülizar hücum ediyordu. O, kadına aldırış etmiyordu ama… Gülizar yerden kocaman bir taş kaldırdı, süngülerin arasından geçti ve Moskof Paşasının kafasına vurdu. O da oracığa yıkıldı.

Vanlı Fatma, Ayşe erkekler gibi döğüşüyorlardı. Rusların bir kısmı kaçtı, bir kısmını da orada biz öldürdük. Ermeniler ortadan sırra kadem basmışlardı.

Ertesi günü o dağın eteklerinde çukurlar açtık. Bazı çukura 6, bazılarına 7, bazılarına da 8 şehit yatırdık. Onları kireçledik ve yine kapattık.»

9 Kasım sabahına henüz girilirken Aziziye’de yaşananlar, o günden bugüne vatan millet aşkının neleri başarabileceğini kanıtlayan en önemli kahramanlık destanlarından biri olmuştur.

(Kaynak Prof. Dr. Murat KÜÇÜKUĞURLU / ETÜ Tarih Bölümü Başkanı)